19 Mart 2014 Çarşamba

bu para alın teridir

nerden geldi bu paralar

Akparti iktidar olduktan sonra Türkiye’ye yapılan yatırımların 5%’inin bile halktan alınan vergilerle yapılamayacağını düşünen bir tane Allahın kulu oldu mu? ( İngiltere, Amerika, İsrail haricinde )

Ey Türk Milleti, hiç düşündün mü söylesene?

Bu ülke petrol satmaz
bu ülke doğalgaz satmaz
bu ülke maden satmaz
bu ülke altın çıkarmaz
bu ülke araba üretmez
bu ülke elektronik telefon v.b bir araç üretmez
bu ülke elmas çıkarmaz
bu ülke’nin turizmden başka hiç bir dış geliri yoktur.

Bu ülkenin hatta ithalat-ihracat dengesi bile bozuktur.
Kıymeti üzerinden hesap yapıldığında bu ülkeye giren mal, çıkan maldan çok daha fazladır.

Buna rağmen, petrol satan Suudi Arabistandan
doğalgaz satan Rusya ve Azerbaycandan
Silah satan Amerika, İngiltere ve İsrail’den
Araba satan Avrupa ülkelerinden
Elektronik satan Güney Kore
Japonyadan
ucuz iş gücü satan Çin’den daha fazla yatırımı nasıl oluyor da Türkiye yapıyor?

Krizler bütün ülkeleri sarsarken Türkiye nasıl oluyor da sarsılmıyor?
Yatırımlar durmuyor?

Sağlık, Bilim, Eğitim, Askeri alanda gelişmeler yavaşlaması gerekirken aksine hızlanıyor? Sosyal devlet olma yolunda Türkiye neden dünyada en hızlı devlet? Ne satıyor, nerden geliyor bu para?

Gerçekten bütün bunlar nasıl oldu? Tekrar ediyorum halktan alınan vergilerle son 10 yılda bu ülkeye yapılanların 5%’i bile yapılmazdı. Peki nerden buldu bu parayı Türkiye?

mesele berkin değil mesele kan gölü arkadaş

Mesele Berkin değil arkadaş!… Sen daha anlamadın mı?

Mesele Berkin değil arkadaş!… Sen daha anlamadın mı?

Evet... Mesele ne ağaçtı, ne de zavallı Berkin!...

Mesele iktidarın alaşağı edilmesiydi ve hâlâ tek mesele iktidarın alaşağı edilmesi. 

Bu arada, berkinler ve daha niceleri ölse ne yazar ki nekrofiller (ölü seviciler; ölüme sevinenler) için!... Onlar için istismar edecek bir ceset olsun yeter ki!... 

Bu 1968’lerde de böyleydi, 1970’lerde de 1980 lerde de... İdeolojik hareketler kan sever. Çünkü onlar suyla değil, kanla beslenen canavar bitki türünden ve leşe konmaya can atan leş kargalarıdırlar.

Öyle veya böyle, zavallı bir çocuk öldü. 269 gün boyunca annesi-babası bir an önce iyileşsin diye dua etti ama başta DHKP-C olmak üzere bütün ideolojik örgütler, ölmesini istediler.

Allah rahmet eylesin. Masum çağında öldüğü için Allah, Berkin’i cennetine alacaktır.

Berkin şimdi ahirette ve inşallah cennette ama anası-babası cehennem ateşiyle yanıyor bu dünyada. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bakmayın siz Berkin’in ana-babasının ideolojik söylemle yüreklerini soğutmaya çalışmalarına... 

Berkin’in cesedi üzerinde tepinenler çekildikten sonra, o aile ömür boyu ateşler içinde yanacaktır. Allah kimseye böyle bir acıyı yaşatmasın!...

Zavallı Berkin öldüğüyle, ailesi de onulmaz acılara gark olmakla kaldı fakat o zavallının cesedi üzerinden rant elde etmeye çalışanların ağızlarından kuduz salyaları akmaya başladı. 

Çünkü mesele Berkin’in ölmesi değil, devrimin kanla sulanmasıydı. Nitekim katiller sürüsünün Kandil’deki baş katili, zavallı Berkin’in ölümü için “devrim şehidi” dedi. Binlerce Kürt gencini ölüme sürükleyen bir cânî için bu ölüm de istismar edilecek bir ölümdü.

“Bir ölüm olsun da sokakları kan gölüne çevirelim” diye bekleyen DHKP-C ve benzeri kan içici örgütlerle beraber, bu örgütlerin peşine takılmış, hiç bir projesi olmayan, sadece toplumdaki kutuplaşmadan beslenen CHP!...

Kasdı kan dökmek olmadığı halde “Kanlı mı olacak, kansız mı?” diye soran; evet sadece soran rahmetli Erbakan’a yapmadığınız eziyet kalmamıştı. 

Şimdi DHKP-C ve yandaşları sokakları kan gölüne çevirmek istiyorlar.

Evine ekmek götürmekten başka bir gayesi olmayan Burak Can Karaman’ın evine de ateş düştü işte. 

Tunceli’de polis memuru olarak çalışan Mehmet Küçüktağ’ın ocağına ateş düştü. Bu ateşlerle mi yükselteceksiniz devrim ateşini leş kargaları!...

Tetikçi internet sitesinde 11 yaşındaki çocukları sokağa ve ölüme çağıran yazı yayınlandı... 

Bu kan emiciler, insan etiyle beslenenler, oğlak ve kuzu etiyle beslenmek ister gibi işkembelerini hazırlamış. “Masum çocuklar ölürse, iktidar daha çabuk düşer” düşüncesiyle, durmadan ölümü kutsallaştırıyorlar.

Birkaç oy için ne Berkinler ölsün ne de başka çocuklar!... Alınan oylar, devrilen iktidarlar, Berkinleri geri getirmeyecek; sadece DHKP-C’nin insan değirmenine kan taşıyacak.

Berkin’e, Burak Can’a ve Mehmet’e Allah rahmet eylesin.

since1453 İSTANBUL

OKUMADAN ARAŞTIRMADAN BİLGİ SAHİBİ OLAMAZSINIZ. OKU!

OKUMADAN ARAŞTIRMADAN BİLGİ SAHİBİ OLAMAZSINIZ. OKU!

Gershom Mendes Seixas...
O Amerikan tarihinde çok önemli bir isim.
Çünkü ABD'nin ilk Yahudi Bakanı o.

Musevi ilk Bakan Gershom'un kardeşinin adı ise Benjamin Seixas...
Musevi Benjamin Seixas'ın torunu Arthur Hays Sulzberger de bir Musevi.

Ve Arthur Hays bu ailede çok önemli bir isim.
Çünkü Adolph Ochs'un kızı Bertha ile evleniyor.
Yani New York Times gazetesinin patronuna damat oluyor.

Kayınpederi Adolph Och da Amerika'ya sığınan Yahudi ailelerden biri.
Şanslı damat Arthur Hays 1935'te kayınpederini kenara çekiyor.
Tam 26 yıl sürecek bir medya imparatorluğunun başına geçiyor.
Arthur ve Bertha'nın aşkı meyvesini veriyor.

Şanslı damat Arthur Hays yeni doğan bebeğine kayınpederinin adını koyuyor.

Arthur Ochs büyüyor ve New York Times'ı babasından devralıyor.
Musevi Arthur Ochs Sulzberger'in de bir çocuğu oluyor.
O da çocuğuna kendi ismini veriyor.

Şimdi New York Times'ın başında küçük Arthur var.
Ve işte o küçük Arthur'un gazetesi önceki gün şöyle yazdı;
"Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı Demokrasi Paketi Türkiye'yi 1000 YIL GERİYE GÖTÜRÜR."

Masonların yönettiği ve patronluğunu yaptığı gazeteden de ancak bu beklenirdi.
Normal karşılıyorum.

Neyse biz Türk masonlara geçelim.
Türk masonları dine karşıdır.

Yazdıkları metinlerde garip husumetle eylem planları vardır.
Mason Mahfili'nin yayınlarından bunu anlamak mümkündür.
Peki ne yazıyor o yayınlarda.
Şöyle bir göz atalım;

"Medreseler ve minareler yıkılmadıkça...
Yani statükocu düşünceler...
Dogmatik inançlar ortadan kalkmadıkça...
Fikirlerdeki esaret, vicdanlardaki ızdırap kalkmayacaktır."

Dini kurumların masonları ne kadar rahatsız ettiği ise,
Üstad-ı Azam Haydar Ali Kermen'in aşağıdaki ifadelerinden anlaşılacaktır:

"Nasıl ki Milli Meclis'te, hiç münasebet almadığı halde
caminin sıralarından yükselen ezan sesi "ben yaşıyorum,
ölmedim, ölmeyeceğim" diyen onun 'essela'sından başka bir şey midir?

Memleket aydınlarının kulaklarını tırmalayan bu ses,
hepimizin ikaz ve basiret görevini ihtar eden bir hatırlatmadır."

Görüldüğü gibi ezan sesi masonların "kulaklarını tırmalamakta" ve
onlarca masonik görevlerini hatırlatan bir uyarı gibi algılanmaktadır.

"Ben ölmedim, ölmeyeceğim" diyen dinin susturulmasını masonlar en büyük görev olarak kabul etmişlerdir.

Bekir Hazar nereden uyduruyorsun bunları diye düşünenleriniz olabilir.
Hayır ben uydurmuyorum.

Yukarıda yazdığım Türk Masonları'na yöneltilen iddiaların tamamının sahibi de bir MASON vallahi.

Geçtiğimiz günlerde İtalyan Mason locası başkanı Gian Franco Pilloni'den canlı yayında

33.dereceden üstad diploması alan son MASON Adnan Hoca böyle anlatıyor Türk masonları.

Ben sadece 33.dereceden üstaddan alıntı yaptım.
Adnan Hoca yayında Mason başkan Pillo'niye teşekkür etti.
İtalyan Mason Locası Başkanı Pilloni ise;
"Bana teşekkür etmemelisiniz.
Hak ettiğiniz bir ödüldür.

Masonik bilgileriniz ve bu doğru bilgileri de etrafınızdaki insanlara vermiş olduğunuz için biz teşekkür ediyoruz." dedi.
Gerçekten Masonlara ait verdiği bilgiler için ben de teşekkür ediyorum Adnan Hoca'ya.

Türkiye'yi anlamada 1000 YIL İLERİ götürdü beni.

BEKİR HAZAR

suikastçiler

Tamer Korkmaz : Mevzubahis olan Sarıgül'se


Tamer Korkmaz : Mevzubahis olan Sarıgül'se...

Baronların Boksörü Sarıgül'ün en büyük projesi 'İstanbul'a üçüncü havalimanını yaptırtmamak ve de Kanal İstanbul'u engellemek'miş!

Böylelikle kendisini fevkalade iyi anlatmış oldu, teşekkürü borç biliyoruz!

1970'li yıllar başlarken 'Köprüye Hayır' sloganı pek revaçtaydı.

Anlaşılan, Sarıgül hala daha o durakta bekliyor!

*

Sarıgül'ün, Teke Tek'çi Leon'un programında 'İşte Kanada'dan bir yeşil otoyol projesi!' diyerek gösterdiği fotoğrafın Tayvan'da çekilmiş olduğunun anlaşılması mı?

Feshane'de SSK emeklisi Mustafa Suver adlı vatandaşı yumruklamasının yanında solda sıfır kalır!

Yumrukladığı vatandaşa 'Sadece teşekkür edip geçtiğini' söylüyor, ya...

Sarıgül'ün teşekkürü bir adet yumruğa tekabül ediyorsa, vatandaşa dayak atması nasıl olurdu?

Hele bir düşünün!

*

Hepsi bir yana...

İki konuda 'Kuzuların Sessizliği'ni oynamaya devam etmesi...

'Acaba Mustafa Sarıgül'ün boksörlüğünü de aşan hadiseler mi var?'

Sorusunu beraberinde getiriyor.

Birincisi, Baykal'a Suikast İhbarı Davası'dır.

Davanın son duruşmasında...

Şu bilirkişi raporu, 'iki yılı aşkın bir süre sonra' nihayet sahne aldı:

Raporda, Mustafa Sarıgül'ün ismi geçiyor!

İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 13. duruşması 4 Mart Salı günü yapıldı...

Kurtlar Medyası'nın gözleri faltaşı gibi kapalıydı!

Tetikçilik teklif edildiği iddia edilen Y.Ç. adlı kişinin açıklamalarının yer aldığı bir video kaydıyla ilgili olarak mahkemeye sunulan bilirkişi raporundan bahsediyoruz...

Sözkonusu şahsın, o videodaki iddiası...

CHP eski Genel Başkanı Baykal'ın 'ayağından vurulmasının' kendisinden istendiği şeklindedir!

Yani?

Sarıgül'le ilgili ortada çok ciddi bir iddia vardır.

Baykal'la ilgili suikast ihbarı İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne 15 Nisan 2010 tarihinde yapılmıştı...

Kahraman Şeref Kasap'ın işbu ihbarı, Emniyet görevlilerince savsaklanarak Cumhuriyet Savcılığı'na tam yirmi bir gün boyunca bildirilmemişti!

Nihayetinde 6 Mayıs 2010'da Şişli Cumhuriyet Savcılığınca soruşturma başlatıldı...

Deniz Baykal'a yönelik kaset operasyonunun tarihi mi?

Baykal'la ilgili video kaydı, 6 Mayıs'ı 7 Mayıs'a bağlayan geceyarısı internet üzerinden yayınlanmıştı!

*

Şimdi, ikinci konuya gelebiliriz...

Mustafa Sarıgül'ün kayınpederi Abdurrahman Köksaloğlu, 15 Temmuz 1980 tarihinde Şişli'deki işyerinde öldürülmüş bir politikacıydı...

CHP İstanbul milletvekiliydi.

Osman Tüfekçi, cinayetin faili olarak bir buçuk yıl sonra yakalandı. Profesyonel futbolcusu olduğu Sarıyer takımının bir maçı esnasında 'devre arasında' alındı!

Olay günü Adapazarı'nda olduğunu teyit eden elli tanığa, yargılandığı sıkıyönetim mahkemesinin askeri üyesinin şerhine rağmen önce idam cezasına sonra 29 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1990'lı yılların başında çıkan afla serbest kaldı. Sonrasında siyasete atıldı...

Ağabeyi Mustafa Tüfekçi, kardeşinin haksızlığa uğradığını anlatmak ve de cinayetin gerçek faillerinin bulunabilmesi için otuz üç yıldır mücadele veriyor...

Mustafa Tüfekçi'nin belgelere dayalı çok ciddi iddialarına Derin Baronlar'ın nüfuzu altındaki medya sıkı ambargo uyguluyor!

Neden mi?

'Mevzubahis olan Sermaye'nin Sarıgül'ü ise...

Hakkındaki iddialar hasıraltı edilmeyi kafadan hak etmiştir!'

*

İstanbul'u yönetmeye aday bir siyasinin, işbu iki konudaki ciddi iddialar karşısında gıkı çıkmıyor...

'Kuzuların Sessizliği'ni oynuyor.

Yoksa...

'Koch'ların Sessizliği'ni mi demeliydim?

YeniŞafak

futullah ve ülkeyi satanlar

Gizli gerçek

Gizli gerçek
Biz nedense bilgi üzerine bina inşa etmeyi pek sevmeyiz! Kimin koyduğunu bilmediğimiz sınırlara çekilir, bazen de çok önemli ve kıymetli detayları bile atlarız!

Özellikle bizim meslekte bu çok sık görülen bir davranıştır!

GÜCÜ elinde bulunduran ülkelerle, finans çevreleriyle, istihbarat örgütleriyle, gruplarla, özel kişilerle pek yakından ilgilenmeyiz! Oysa GERÇEK bu ilişkilerin arasındadır! Gidip almak gerekir! Tabii işiniz sadece gerçeklere ulaşmak ise...




Türkiye, aslında birkaç yıldır alttan alta kaynayan ancak 17 Aralık'ta tavan yapan PARALEL YAPI ile meşgul! Düne kadar yarattığı KORKU İMPARATORLUĞU nedeniyle ismi bile açık açık söylenemeyen Fethullah Gülen şimdi artık seçim meydanlarında, kahvehanelerde, sokaklarda, stadlarda, metrolarda, otobüslerde, okullarda anlayacağınız her yerde konuşulur ve eleştirilir hale geldi?




Bu işler böyledir! Devleti ele geçirmek için düğmeye basarsınız! İşlem tamamlanırsa ne ala! Ama yok, havada kalırsa işte o zaman haliniz perişandır! 17 Aralık operasyonu, 40 yıldır emin adımlarla yürüyen Fethullah Gülen Hareketi'nin resmen duvara toslamasıdır! 40 yıldır yapılan ince, hassas ve gizli planların FİNALDE tutmamasıdır!




Büyük yanılgıdır! Devleti ve milleti hafife almadır! Pensilvanya'nın kendine duyduğu aşırı güvenle yere çakılmasıdır!




Bakın; bundan 5-6 yıl önce GÜLEN HAREKETİNİ dünyaya taşıyan, kefil olan, her kapının açılmasını sağlayan, garanti veren efsanevi CIA AJANI Graham Fuller Washington'daki JAMESTOWN düşünce kuruluşunda konuştu!




Kızına ANKARA ismini verecek kadar bu topraklara hakim olan Fuller daha o zaman ilginç detayların altını çiziyordu! Şimdilerde Vancouver'daki Simon Fraser Üniversitesi'nde İslam Dünyası İlişkileri tarih profesörü olarak görev yapan Fuller, daha o zaman bugüne ışık tutuyordu!




"Cumhuriyet'in ilk elli yılında Türkiye, doğusunda veya güneyinde kimse yokmuş gibi davrandı.




Samimiyetle altını çiziyorum;




Türkiye artık bir Amerikan müttefiki değil. İki ülke arasında iyi bir işbirliği olmadığını söylemiyorum! Ancak çok sık kullanılan "müttefik" sözcüğü ilgisiz..." dedi.




Sonra da şu sözlerle devam etti:




"Türkiye, Suriye ile İran ile radikal İslamcı gruplarla çalışmak istiyor. Açılım yaratmak, İran'ı dünyaya getirmek, dünyanın o bölümüyle müzakerede bulunmak istiyor..."




Bunları söyleyen isim sıradan biri değildi!




YEŞİLKÖY'de otururken kendisiyle çalışacak TÜRKLER'i mülakata alacak kadar ayrıntılara özen gösteren biriydi! Türkçe ve Kürtçe de bilirdi! Daha 1982'de Yakın Doğu ve Güney Asya istihbaratı ona bağlanmıştı! Daha sonra CIA'da iki numaraya kadar yükselmişti! İslam ve Gülen Hareketi'yle ilgili yazdığı kitaplar vardı.




Değişik biriydi gerçekten! Kızı yani ANKARA, BOSTON'da bombaları patlattığı söylenen iki ÇEÇEN gencinin yani Tamerlan ve Cahar Tsarniev'in amcası RUSLAN'la evliydi! Hem de 8 yıl...




İşte FULLER dolaylı yoldan Ankara'nın gidişatından memnun olmadığını İRAN'la yakınlaşmanın sakıncalı ve tehlikeli olduğunu ileri sürüyordu!




Bu tarihten 2 yıl sonra Hakan Fidan MİT'in başına geliyor ve "İRANCI" fişlemesiyle karşılaşıyordu! İsrail ve İngiliz medyası da aynı koroya katılıyor "Türkiye istihbaratını bir İran sempatizanına verdi!" yaygarası yapıyordu!




Bütün bunlar olunca da GÜLEN ortaya çıkıyor ve "Otoriteye baş kaldırılmamalı!" diye faturayı Ankara'ya kesiyordu! Ve o dakikadan sonra da MİT'e, Hakan Fidan'a aralıksız bir saldırı başlıyordu!




YAHUDİLER'in sahibi olduğu dünyaca ünlü Wall Street Journal ve Financial Times gibi gazetelere manşet oluyordu! Ve en yakınındaki isimlerin bile bilmediği YAHUDİ LOBİSİYLE yakınlaşma içine giriyordu!




Aslında çok önceleri olan İLİŞKİ ortaya çıkıyordu! Ama dediğim gibi bunu çok az kişi fark ediyordu! "ILIMLI İSLAM" tezini NEOCONLAR'a kabul ettiren Fuller, Pensilvanya'da Gülen için yepyeni bir sayfa açıyordu!




Ama Gülen, Amerika'ya uçarken Fuller'in Türkiye'de çok yakından tanıdığı bir İŞADAMI gerekli garantiyi hiç düşünmeden veriyordu! Hem parasıyla hem çevresiyle Gülen'in yanında olacağı sözünü çekinmeden gerekli yerlere iletiyordu!




Türkiye'deki bu isim gerekli adımı atınca ya da New York'tan gelen baskı attırılınca, BÜYÜK BARONLAR da gerekeni yapıyor ve Gülen'le Pensilvanya'da görüşüyorlardı!




ILIMLI İSLAM tezi altında bir TÜRK hattı oluşturulacak ve YAHUDİ SERMAYESİNİN istediği olacaktı! Rusya, hem ÇİN hem de TÜRKİ Cumhuriyetlerle sarılacak enerji hatları tamamen bu yapının kontrolüne girecekti!




Bu nedenle de Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan gibi ülkelere İNGİLİZCE öğretmeni adı altında CIA ajanları yollanıyordu! Dışarıya yansıtıldığı gibi okullarda TÜRKÇE falan öğretilmiyordu!




Ama Türkiye'deki gönül verenleri DİRİ TUTMAK için akıllıca bir operasyon yürütülüyordu! Gülen Hareketi'ne verilen KÜRESEL ROLÜ çok kişi görmüyordu!




Amerika içindeki gücü tartışılmaz olan YAHUDİ BARONLAR Türk isminin, İslam kimliğinin üzerinden ASYA'yı parsellemek istiyordu! Tıpkı Afrika'daki gibi! Özellikle Orta Asya'da ihale alan şirketler cemaate ciddi bir PAY vermek zorundaydı!




Bu PARASAL kaynağı da bilen ve söyleyen yoktu!




Aslında Gülen'le ilgili olarak bilmediklerimiz bildiklerimizden çok daha fazlaydı!

Mesela 2008'de BÜYÜK BİR KRİZ yaşandı!




Gülen ile Amerika arasında ipler sonuna kadar gerildi! Gülen'e karşı büyük bir güven kaybı ortaya çıktı! Kriz o kadar büyüktü ki SINIRDIŞI edilmesine ramak kaldı! Ancak devreye çok önemli bir SİYASETÇİ girdi ve BUSH'u ikna etti!




İşte bu tarihten sonra Gülen de, hareket de tamamen değişti!




-Sözler verildi mi?

-Nelere "tamam"denildi?

-İstenen neydi?

-Operasyon aslında o gün mü başladı?

BİLMİYORUZ!




Ama Gülen kendi gazetesine konuşacağına göre öğreneceğiz! Hiç umudum yok ama inşallah öğreneceğiz!




İlkokulu bitirip bitirmediği tartışılan bir gönül adamı, sayıları 1000'i ya da 3000'i geçtiği söylenen okulları ve 25 milyar doları nasıl idare eder?




Harekete gönül verenlerin ve karşısında olanların sorması ve cevap araması gereken soru bu!




Çünkü GİZLİ GERÇEK burada!




Onlarca ülkede alınan izinler, izlenen prosedür, aktarılan para, çıkarılan tayinlere kim nasıl karar verdi?

Hepsini Gülen mi yaptı?

DÜŞÜNÜN!




Umarım verdiğiniz cevap sizi ikna eder!




Bakın; bunca türbülanstan sonra ben olsam GÜLEN'in yerine ilk uçakla atlar gelir ve iddia edilen hiçbir işle ilgim olmadığını ispatlarım!

En doğru yol bu! Kendine güvenen insanın yapacağı da bu!

Ama Fethullah Gülen bunu değil de MEDYA aracılığıyla konuşmayı tercih ediyor!




Ya inandığı için bu yolu tercih ediyor ya da başka seçeneği olmadığı için!

Ben Pensilvanya'da BAŞKA SEÇENEK bırakılmadığını düşünüyorum!

Aylar önce Erdoğan, kendisini vatana davet ettiğinde "yaşarken gelemeyeceğini" ima ediyordu!




Kimse kabul etmese de ben Gülen'in Amerika'ya çekildikten sonra bambaşka bir kulvara girmek zorunda kaldığını görüyorum!

OPERASYONLAR MI?

Onlar kaçınılmaz!




Emir veren o değil ki! Onu Pensilvanya'ya çekenler!

Şimdi son bir kez şans vermişler!

TASFİYE olacağını biliyor!




Bakalım bu kez ne yaşayacağız!

Ya da bu imkanı bulabilecek mi?

Göreceğiz!




NOT: Gülen'in Pensilvanya'yı terk ettikten sonra Kanada ve Avustralya gibi İNGİLİZ topraklarını tercih edeceği söyleniyor?

ah medya ah acun

SOSyal MEDYA

Gezi olaylarının bir süre öncesi...
İstanbul-Londra hattında hızlı bir trafik başladı.
Türkiye'den önemli isimler, gazeteciler, aydınlar İngiltere'ye uçtu.
Kapalı kapılar ardında toplantılara katıldı.

Bunların fotoğrafları sosyal medyada gururla yayınlandı.
Gezi olaylarının yaşandığı günlerde de sonrasında da aynı isimleri Londra'da gördük. "Panel" adı altında toplantılara katıldılar.
Türkiye'yi yerden yere vurdular.

Amerika'da Yahudi lobilerini gezip Türkiye elden gidiyor diye ağlayan siyasetçilerimiz gibi... "Biz"i İngilizler'e anlattılar. "Biz"den İngiliz'e dert yandılar.

Kapılar kapandığında neler konuşulduğunu ise hiç kimse bilemedi.
Londra caddelerinde eline megafonu alıp "İstanbul'u ele geçirdik" diye bağıranlar TÜRKLER çıktı bu ülkeden.

Londra'da "Türk" olduğunu söyleyenler "Hurraaa" çekti sözde İstanbul İŞGALİ'ne Londra'dan dönenler Gezi olaylarında sosyal medyada baş aktör oldu.

Attıkları tweetlerle "Yürüyün koçlarım" diye bağırdılar.
Yalan yanlış iddialarla insanları tahrik ettiler.
Delirttiler, çıldırttılar.

Öyle yalan haberler yaydılar ki ortalık toz duman oldu.
Bir yalan tweet kartopu oldu, yuvarlandı sosyal medyada çığa döndü.
İnsanlar, sistemli verilen sosyal medya gazıyla raydan çıkarıldı, Başbakan'a küfür hakaret yağdırdı.

Ve bugün bakıyoruz aynı yoldan İngiliz gazeteleri gidiyor.
Kraliçe'nin medyası bu ülkenin Başbakanı'na hergün hakaret yağdırıyor.

Onların Amerika'daki kardeşleri de sahip oldukları medya ile eşlik ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na hakareti günlük iş edinen İngilizler'den biri de The Guardian.
The Guardian 1821'de kuruldu.

Büyük Britanya İmparatorluğu'nun yayın organıdır.
Sahibi İngiliz Yahudisi Robert Gavron'du.
Hisselerini sattı ama ortaklığı sürüyor.

Gazetenin gerçek sahibi ise Dünya BARONLAR BARONU...
Yahudi Rotschild Hanedanı perde arkasından gazeteyi yönetiyor.
İşte o gazetenin dünkü baskısında bir haber vardı.
İngiltere Savunma Bakanlığı'dan bir MÜJDE veriyordu.
Milyonlarca dolar bütçe ayrılmış durumda.
PARA, İnternet SAVAŞLARI için harcanıyor.

Sosyal medyanın ve internetteki psikolojik tekniklerin GÜCÜ aşkına Kraliçe'nin askerleri kafa patlatıyor.

İNGİLİZ ORDUSU tarafından insanların inanışlarını ve davranışlarının SOSYAL MEDYA sayesinde nasıl değiştirmekte kullanılacağı yönünde çalışmalar yapılıyor.

Ve bunu tüm dünyada hayata geçiriyorlar.
İngiliz ordusu SİBER SAVAŞ için projeler geliştiriyor.
Bir ülkede insanları örgütlemek mi istiyorsun?
Sokağa döküp kırdırmayı mı arzuluyorsun?

SOSYAL MEDYA, twitter, facebook en güzel alan.

Geçen yıl Kraliyet Sarayı'na ait kasada dibe vuran Kraliçe, Sosyal Medya Savaşları için milyonlarca dolar bütçe ayırıyor.
İngiliz AKLI böyle çalışıyor.

Biz twitter'de "Ayşe" adıyla birini okuyoruz. "Haydi sokağa çıkıyoruz, yürüyün millet" çağrısına bakıyoruz.
Çıkıyor sokaklara vuruyor, kırıyoruz.

Ama onu Londra'dan Savunma Bakanlığı'ndaki Psikolojik Harp Dairesi'nde çalışan CHARLES atıyor, haberimiz yok.
Biz de copy past yapıyor dağıtıyoruz.
Retweetliyoruz.

İngilizler adamı böyle yaparlar.
Uzaktan birbirine kırdırırlar, fazla da yorulmazlar.
Her ülkede Copy Past tipleri bulmak zor değil.
Al birini...

Yapıştır öbürüne!!!

Ben geçtiğimiz hafta cenaze günü İngiliz Elçiliği'nin sabahtan neden tatil edildiğini şimdi daha iyi anlıyorum. "Tweet" tatili miydi acaba?

Bekir Hazar

14 Mart 2014 Cuma

ah inönü yine mi sen

Sevgili okurlar, bu yazımda sizlere kendi derlediğim ve araştırmalarıma göre bildiklerimi aktarmaya ve kısaca Türk Tarihi’ni özetlemeye çalışacağım.
Bir çok Tarihi bilgiden mahsur kalmış Türk Genci’nin dedelerinin ve ceddinin kimler olduğunu bilmesi önemlidir.
Atasözlerinden birinde “Atasını tanımayan, it peşinde gezer” derler, biz Atamızı Ecdadımızı tanımalıyız ve onlardan ders almalıyız.
“Türk Gençliği, Ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak isteyecektir!”
Sizlere akıllarda işlenen sorularla ve sizlerinde araştırabileceği şekilde anlatmak istiyorum.
Öncelikle Türkler’in kökünün nerden geldiğini bilelim.
Hz. Adem’den sonra İnsanoğlu’nun başlangıcı ve İnsanoğlu’nun atası olarak Hz. Nuh bilinmektedir.
[ads2]
Neden Hz. Nuh İnsanoğlu’nun babası sayılır?
Hz. Nuh’un oğulları çeşitli kıtalara yayılmıştır, biri Avrupa kıtasına, biri Afrika kıtasına ve diğeri ise Asya kıtasına yayılmıştır.
Amaç olarak soyu genişletmek ve yeni yeni kültürler soylar geliştirmektir. Ve ayrıca İnsanoğlu’nu dağıtmaktır – yaymaktır.
Asya kıtasına yerleşen oğlu’nun adı Yafes’tir. Ve Asya kıtasındaki bütün Irkların başlangıcı Hz. Nuh’un oğlu Yafestir.
(Araştırmak İsteyenler için Anahtar Kelime: Yafes, Japheth (ingl.))
Yafes’in hikayesi ayrıca Tevrat ile İncilde geçmektedir.
Yafes’ten sonra Türkler’in soyu mu türedi?
Yafes’in yedi oğlu vardır bunlar : “Türk Han, Çin, Hazar, Samlab (Slav), Rus, Yecüc ve Mecüc”.
Türkler’in Soyu Türk Handan gelmektedir, ve adınıda Türk Handan almıştır.
Türk Han’ın özellikleri edepli, ahlaklı, dürüst, cesur ve iyi kalpli olmasıydı.
“Türk” Kelime olarak eskiden -Türük- (bugün macarca bkz. Török) kudretli ve güçlü anlamını taşır.
Yafes veya Türk Han hangi Devlet’e tabii idi?
O zamanlarda Devlet veya Ülkeler yoktu. Obalar halinde Kültürler yaygınlaşıyordu.
Oba’yı bugün bir köy olarak düşünebilirsiniz, daha çok bir Aile veya Aşiret gibiydi.
Peki Hangi Senelerden bahsediyoruz şuan?
Miladdan Önce (MÖ) 3478 Seneler civarı olduğu araştırmalar sonucu söyleniyor. Yani Yaklaşık 6.000 sene önce.
(Not: Bazı kişiler Kürt Tarihi , Türk Tarihinden daha önce vardı 8.000 senelik Kürt Tarihi vardır diyor, fakat 8.000 sene önce oralarda İnsan bulunmuyordu)
Aşağıdaki Şekilde Türk Soy ağacını görebilirsiniz, burada tam detaylı olarak gösterilmesede başlangıçları bir nevi göstermeye çalışmışlar.
http://www.edebiyatdefteri.com/resim/resimli_yazi/buyuk/81384.jpg

Ayrıca Soyağacına bakarken sol alt köşede Etrüskler var, özellikle onları araştırmanızı tavsiye ederim. (Bugünkü İtalyalıların soyu onlarla örtüşmektedir)
(Araştırma için Anahtar Kelime: Etrüskler, Etruscan (ingl.), Etrusker (alm.), Etrusca)

Gelelim İlk Devletlere…
Hunlar… Hun Kağanlığı Türk Kağanlığıdır ve bugünkü Macaristan’ın soyuda Hunlardan gelmektedir.
Ek olarak eklemek istiyorum: Macaristan’ın soyunu araştırırsanız Soyu Türk’tür.
Böyler bir iddia inanılmaz olabilir ama araştırın…
Macaristan’ın soyu Atilla Han’a dayanır ve Atilla Han Avrupa Hun İmparatorluğunun Hükümdarıdır ve Türktür.
Macaristan’ın İngilizcesi ney? – HUNGARY – … İsmi zaten herşeyi itiraf ediyor değilmi?
Peki geleli ayrıca HUNGARY ve MACARISTAN kelimeleri çok farklı kelimeler olduğuna…
Macaristan’ın Macarca anlamı “Magyarorszag” , Macarca ise Macarca dilinde “Magyar” demek… İngilizce anlamından farklı ve Türkçesinden çok yakın değilmi? Macarca kelimelerin bir kaçı hala Türkçeye benzemektedir…
Dönelim Konumuza Avrupa ve Asya Hun İmparatorluğu vardır yukaradaki Türk Soy Ağacından seneleri görebilirsiniz…
Ayrıca hatırlarsanız TARKAN filmlerini Hunları anlatmaktadır…

Asya Hun Devleti:
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/thumb/8/8f/B%C3%BCy%C3%BCk_Hun_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu_bayra%C4%9F%C4%B1.gif/125px-B%C3%BCy%C3%BCk_Hun_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu_bayra%C4%9F%C4%B1.gif
MÖ 220 – MÖ 46 seneler arasında varolmuştur

Avrupa Hun Devleti:
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/thumb/8/89/Avrupa_Hun_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu.jpg/800px-Avrupa_Hun_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu.jpg
370 – 469 Seneler arasında varolan bir İmparatorluktur…
Haritada böyle gözükmektedir….

Ve Sonra Tarih’te ilk Türk adını Taşıyan Devlet kurulur “GÖKTÜRKLER”
Sembolünde Bozkurt Kafası olan Göktürkler’de birçok Destan vardır, bu destanları araştırıp okumanız yararlıdır.
Örneğin: Ergenekon Destanı, Türeyiş Destanı, Bozkurt Destanı gibi
552 – 744 Seneleri arasında varolmuştur.
http://www.itusozluk.com/image/gokturk-devleti_86056.jpg
Bayrağı bu şekildedir…
Gördüğünüz gibi Göktürk Devleti Bütün Asyayı kapsamaktaydı…

Neden Bozkurt?
Bozkurt eski Türk destanlarından gelen bir semboldür,
Destanda şöyle açıklanır…
Türkler göç etmek isterken dağlar arasında yolunu şaşırır ve kaybolur. Dağlar arasında sıkışır kalır.
Ve bir Bozkurt çıkar onlara yol gösterir. O günden bugüne Türklerin Sembolü Bozkurttur.
[ads2]
Bugün hala Türklerin Sembolümü? Yoksa Siyasi bir Sembolmü?
Bugün hala Türklüğün Sembolü olarak geçer ve Tarihine sahip çıkma amaçlı Milliyetçi – Türkçülerinde aynı zamanda sembolüdür.
Nasıl hala Türklüğün sembolü diyorsanız size bir kaç fotoğrafla örnek vereyim…
=> BUGÜN HALA VAR OLAN GAGAVUZ LAR
Moldovyada bir Türk soyudur ve hala Türk geleneklerini sürdürmekteler… Çeçenistan gibi Özerk bir bölgedir ve bayrakları şu şekildedir…

EUROVISION da Azerbaycan neden Bozkur İşareti yaptığı bu zamana kadar soru işaretiydi değilmi?
ATATÜRK Zamanında Paraların üzerinde BOZKURT işareti vardı…
KAZAKISTANDA büyük BOZKURT HEYKELI DIKILDI…
RECEP TAYYİP ERDOĞAN’A AZERBAYCANDAN BOZKURT HEYKELI HEDIYE EDILDI

Bunlar Türk Tarihi’nin başlangıcıydı, ve bilinmeyen yönleriydi.
Son olarak bir Soruyu daha cevaplayayım…
Peki bunların hepsi neden heryerde yazmıyor?
1940 lı yıllarda İsmet İnönü Türk Tarih Arşivini yakıp herşeyi yok ettiği için…